UMUTSUZLUK EN KÖTÜ DÜŞMANDIR
turkisrail.org
Selim Amado
New York Times’ın 1999’daki bir raporuna göre, İsrail ve Türkiye arasındaki stratejik ortaklık, Orta Doğu politikalarını değiştirecek potansiyele sahipti. Ticaret ve turizm gelişiyordu. Ayrıca ileri teknoloji işbirliği ve su paylaşımı üzerine planlar vardı . İki ülke arasındaki ilişkiler 2008-09 Dökme Kurşun Operasyonu ve 2010 Mavi Marmara olayıyla kötüleşti. Fakat Mart 2013’te, İsrail tarafından, filo müdahalesine yönelik dilenen özür, ilişkilerin normalleşmesi için yolu açtı. Fakat buna karşın ilişkiler hala normalleşmedi. Anlaşılan, Ankara'nın bu adımı atması için gereken iç şartlar henüz olgunlaşmadı. Fakat gerçekten Türk-İsrail ilişkilerinde bir kopukluktan ve düzelmesi zor bir durumdan bahsedilebilir mi? Ekonomik ve bilhassa ticari ilişkilerde düşüş değil, devamlı artış kaydediliyor. İsrail Türkiye’den mal alıyor, Türkiye’ye mal satıyor. Mesafe çok yakın. Yakında turizmin eski haline döneceğine dair belirtiler var. El-Al’den sonra Türk Hava Yolları İsrail'de en önemli havacılık şirketi. Pegasus şirketi de pek çok seferle binlerce yolcuyu Türkiye'ye ve İsrail'e taşıyor. Geçenlerde, Türkiye’deki Marmara Üniversitesi İlahiyat fakultesi Dinler tarihi akademisyenlerinin yayınladığı birkaç kitap elime geçti. Bu kitaplardan bir tanesi de "Modern İbranice Dilbilgisi" kitabı. Türkçe ve İbranice olarak basılan diğer hatırı sayılır kitaplar ise İsrailli akademisyenlerle ortaklaşa yayınlanmış. Bunlar; 17. asırda İstanbul, İslam Dünyası'nda İktisadi ve İlmi Hayatta Yahudiler, Ortaçağ'da İki Yahudi Seyyahın İslam Dünyası Gözlemleri… Kitapların her biri ağırlıklı olarak İbranice kaynaklara dayanıyor. Dil Bilgisi kitabı ise İbranice'yi iyi öğrenmek isteyen Türkiyeli yeni göçmenlere rahatlıkla tavsiye edilebilecek kalitede. Bu ilahiyatçı akademisyenler, zamanında İsrail hükümetinin tanıdığı imkanlarla İsrail'e gelmişler, hem İbranice’yi, hem de kendi sahalarında çalışan İsrailli akademisyenle işbirliği kurmuşlar. Eldar Hasanov’un (İbranice Dilbilgisi) kitabını takdim ederken Doç. Dr. Nuh Arslantaş bakın ne diyor: “Son dönemlerde ülkemizde İsrail, Yahudilik ve Yahudilik tarihine akademik anlamda yoğun bir ilgi başlamıştır. Bu ilginin popüler tarzdan akademik alana kayması, sevindirici bir gelişmedir. Bu durum, günümüzdeki çok boyutlu ilişkilerin anlaşılmasına ve olumlu anlamda geliştirilmesine de katkı sağlayacaktır”.
"Çok boyutlu ilişkiler" dendiği zaman muhakkak ki yazar Türk-İsrail ilişkilerinin bozulması sonucu Türkiye’de artan Yahudi antipatisini kastediyor. Türk-Müslüman-Yahudi ve İsrail kavramlarını olumlu şekilde ele alan akademisyenlerin ortak çalışmalarındaki olumlu eğilimi vurguluyor. Batı dünyasında az da olsalar bazı üniversitelerin uygulamak istediği akademik boykotlar yanında Türkiye'de gördüğümüz bu gelişme elbet memnuniyet vericidir. Yine Dr. Arslantaş’ın sözleriyle: “1948’de kurulan İsrail Devleti, kendine has özellikler taşıyan bir devlettir. Ortadoğu politikalarının belirleyici unsurlarından biridir. İsrail’i İsrail yapan değerlerin en önemlisi, dini ve tarihidir. Bu sebeple İsrail’in iyi değerlendirilmesi, dilinin ve tarihinin iyi bilinmesine bağlıdır”. İsrail, yüksek teknolojiye dayalı sektörlerde dünyanın lider ülkeleri arasında yer alıyor. Türk kamuoyunda İsrail ve Yahudilerin - son yıllarda - olumsuz şekilde tanıtılmasına rağmen, akademik ve bilimsel araştırma kuruluşları 1990’lardan bu yana ortak projeler aracılığıyla bu yüksek teknoloji imkanlarından faydalanmaya çalışıyor. İsrail'in Doğu Akdenizde bulduğu geniş doğal gaz kaynaklarının Avrupa ülkelerine ulaşmasında Türkiye ile sıkı işbirliği, her iki ülkenin işbirliği için çok önemli sebep. İsrail üniversitelerinin hepsinde Türkiye'yi, orada olan gelişmeleri ele alan akademik çalışma ve yayınların yanı sıra bu mevzuda konferansçı ziyaretleri karşılıklı olarak yer almaktadır. Bu mevzuda yayınlarıyla İsrail'de ve Türkiye'de dikkati çeken, Tel Aviv Üniversitesi'nden genç akademisyen Hay Eytan Cohen Yanarocak’tır. Tarım alanında, bitki, meyve ve tohum koruma uzmanı Prof. Shlomo Selim Navarro’nun Türkiye’deki meslaktaşlarıyla sıkı işbirliği içinde olduğunu biliyoruz. Tıp alanında da Türk-İsrail akademik ilişkilerine çok örnek var. Yeruşalayim’deki (Kudüs) Hadassa Tıp Merkezi’nden Prof. Eitan Galun ile Bilkent Üniversitesi Genetik ve Bioteknoloji Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nden Prof. Mehmet Öztürk, birlikte 20 yıldan uzun bir süredir tıp alanında bilimsel deneyler yapıyor. İnönü Üniversitesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Başak Kayhan, İsrailliler ile yaptığı bilimsel çalışmaların ve bu çerçevede kurduğu ilişkilerin faydasını gören bilim adamlarına bir başka örnek. Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler uzmanlarından Dr. Emre Kılıçer, 2013 tarihli “Türkiye-İsrail İlişkileri ve Perde Arkası” başlıklı makalesini şöyle sonuçlandırıyor: "İsrail-Türkiye ilişkileri her şart altında devam etmektedir. Bu ilişkinin gelişmesinde en büyük etken Türkiye’nin batı yanlısı bir dış politika izlemesidir. Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkilerinde gergin dönemler olmuştur ama bu dönemlerde dahi ilişkiler son hız devam etmiş ve yaptırım olarak sadece temsilcilik, maslahatgüzar seviyesine indirilmiştir. İsrail ile iyi ilişkilerin temelinde ABD’nin böyle bir ilişki olmasını istemesi, Türkiye ile İsrail’in bölgede aynı sıkıntıları yaşıyor olmaları ve birbirlerine olan ekonomik ve askeri bağımlılık yatmaktadır. İlişkilerin geleceğine bugünkü verilerle baktığımızda gelecekte de Türkiye İsrail arasında bir yakınlık olacağı tahmin edilebilir"